VEZİRKÖPRÜ YAŞAM GAZETESİ
Bu Haftaki Köşe Yazımı okurumuz Salim Aydin Düzgün'ün Paylaşımını sizlerle paylaşıyorum
Bizim çocukluğumuzda (1955’ li yıllarda) bugünkü şehir parkının duvarlarından başlayarak,şimdiki Tekel binası, Öğretmen evi,Pancar işletmesi müdürlüğü binasını da geçen,Atatürk İlköğretim okulu önünde uzanan yıkık tarihi taş duvarlar vardı. Sinemada gördüğümüz korsan ve kovboy filimlerinin etkisinde kalarak , kendi yaptığımız tahta silahlar ve kılıçlarla o duvarlar üzerinde savaşcılık oynardık.
Bu kalıntılardan da anlıyoruz ki, ilçemiz eskiden etrafı duvarlarla çevrili kale içindeymiş. Sinan Çelebi’nin oğlu Mustafa Ağa ( Köprülü Mehmet Paşa’nın babası ) ilçe halkını, Anadoludaki
“CELALİ İSYANLARI” ndan korumak için Köprü'yü kale içine aldırmak zorunda kalmıştır. Taşkale-Kaleiçi ve Toprakkale adları bunun için verilmiştir. Hükümet Konağı, Tekel Binası, Müftülük Binası yapılırken, kazılan temellerden insan kafatası ve iskelet kemiklerinin çıktığını, torba torba Yeni Mahalle mezarlığına gömüldüğüne şahidim. Gider korku ,heyecan ve merak içinde seyrederdik. Çocukluk işte. Gördüklerim gece rüyalarıma dahi girerdi. Demek ki , bu da bize gösteriyor ki; Eskiden tören alanı olarak kullanılan ve kale duvarlarının dışında kalan bu yerlerde mezarlıkmış.
P A R K : Vezirköprü’ de eskiden iki park vardı.
1) Bugün,Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın heykelinin bulunduğu havuzlu şehir parkı, 2) Tören alanı olarak kullanılan eski park. İlçemizin ilk belediye başkanı olan Hacı Hasan Zade Mehmet BAYRAKTAR' dır. Ondan sonra sıra ile Hacı Sait ULUÇAY, Hikmet ÖNCEL, Abdullah DERİCİ, Mahmut TEKER ve Mustafa GÜRAL Beylerin Belediye Başkanlıkları zamanında peyderpey ,her başkanın işi önemsemesine göre yürütülerek parkın bugünki hale geldiğini büyüklerimizden duyardık. Bizim çocukluğumuzda(1950-1960 yılları arası) parkın bakıcısı ŞEMŞİT DEDE diye hitabettiğimiz Yeni Mahallede oturan vede kendisinden çok korktuğumuz kısa boylu kısa sakallı bu kişinin parkı ihya ettiği, düzenlediği ve Samsun 'dan değişik ağaç türleri getirip diktiği söylenir. Bu kişi emeğini esirgemeden şehir parkına çocuğu gibi bakar,bizi parkın içine dahi güllere zarar veriyorsunuz diye sokmaz kovalardı.Topumuz kaçtığında alır vermez ,baban kim, kimlerdensin? diye sorar bir daha girmiyeceğimiz üzerine yemin ettirirdi. Bu çiçekli parkın hemen bitişiğinde , Eski şekerbankın arkasından park otele kadar uzanan alan içinde , sık çitlenbik ve akasya ağaçları ile kaplı ,ortasında küçücük bir havuzu bulunan , koyu gölgelik bir alan vardı. Bu alanın şekerbank tarafında ise dört-beş basamakla çıkılan ,o günün şartlarına göre muhteşem diyebileceğim, keresteden yapılmış kocaman bir sahne bulunurdu. İlçeye gelen tiyatro ve temsiller,müsamereler bu alanda ve bu sahnede halka gösterilirmiş.Hakikaten eskiden ilçemizde kültürel ve sosyal faaliyetler daha bir fazla ve coşkulu bir şekilde kutlanırdı. Belediye başkanları, parti başkanları ve de Halkevleri bu sosyal faaliyetlere öncülük ederlerdi.
Eski yıkılan Hükümet Konağı ve yine yıkılan eski Belediye binalarının önünde kocaman bir şadıravan vardı.Bir taraftada koca çınar ağacı. Cumhuriyet Bayramları bu alan içinde geceleri de coşkulu bir şekilde,mahallelerden akın akın gelen kadınlı erkekli bir kalabalık önünde,Kastamonu ve Boyabat' tan tutulan davulcuların çaldığı oyun havaları ile oynanır horonlar çekilirdi. Fişekci Salih Abinin yaptığı develer ortaya çıkar sağından solundan patlayan maytap ve çatpatlarla halkın içine dalar kalabalığı yarar geçerdi.Bu gece şenlikleri iki-üç gece devam eder,sonunda fener alayı ile son bulurdu.
2) Tören alanı olarak kullanılan eski park.
Bu günkü hükümet konagı ,tekel binası,müftülük binası,ögretmenevi,pancar işletme müdürlügü,vezir otel binasının oldugu yerlerden ziraat Bankasının arkasına kadar uzanan geniş çayırlık bir alan vardı. Ziraat Bankasının arka tarafı şehir garajı olarak kullanılırdı.Bu ikinci park bütün çocukların toplandığı bir oyun alanı idi. Bisiklete binenler, top oynayanlar,mahalle maçı yapanlar, uçurtma uçuran çocuklar hep orada toplanırdı. Eylül - Ekim aylarında O meşhur Vezirköprü Panayırı ,ağaçlardan tribünler yapılarak yine bu alan üzerinde kurulurdu. Panayır bir hafta sürerdi.İlçeye gelen cambaz çadırı ,Hisseli tiyatro çadırı , dolap içinde dönen motosiklet gösterisi,halkacılar, tüfekçıler,balık kızı,simitcisi,börekci,köftecisi,bağıranı,çağıranı,tozu-dumanı, döğüşü-kavgası hep bu alan üzerine olurdu.Panayırın son iki günü,merhum Kapik Selahattin'in cazgırlığını yaptığı ve meşhur güreşcilerin katıldığı güreşler yapılır, oradanda öğleden sonra, Kaylar yolu üzerinde yapılan at koşusu yarışlarına gidilirdi.( Aklımda kalan; koca karının atı ve jokey Necmi).Çok amaçlı kullanılan bu yeşil alan bayramlarda tören alanı, , ilçeler arası maçlarda açık şehir stadı idi.Ayrıca bu park değişik işler içinde kullanılırdı. Her Kurban Bayramında kurban pazarı olurdu. Orman işletmesi alanına sığmayan tomruklar buraya geçici bir süre için yıkılır istiflenirdi.Postanenin telefon direkleri buraya yığılırdı.Yine bazı günler, akşam rüzgarı çıktığında, Çerezci Selami amca ve Çerezci Kemal amca , Metin Muştalı ,o gün kavurdukları leblebileri rüzgarda savurmak için gelirler,rüzgar yardımı ile leblebiyi kabuklarından ayırırlardı.Bizlerde kasap önündeki kediler gibi yapılan işlemleri seyreder, Onlar gidince koşuşur yerdeki kabukların(gavuzların) arasından bulduğumuz yarısı yanık kırık leblebileri toplar cebimize doldururduk.Topladığımız leblebilerin yarısı yanık olduğu için cebimiz ,elimiz ,dilimiz ve dudağımız kapkara olurdu. Bu çok amaçlı parktan Şehir parkına girerken,giriş kapısına yakın kalın gövdeli bir karaağaç vardı. O ağacın altında, bisikletçi Hamdi ve oğlu Yusuf , kiraya bisiklet verirlerdi. Elimize geçen 5-10 kuruş parayla gelir onlardan bisiklet kiralar, o çayırlık alan üzerinde tur atardık. Düşe kalka oramız buramız acır, hatta kanardı.Bir defasında düştüğümde bayramlık pantolonumun dizi yırtıldı,eve ne diyeceğim diye saatlerce ağladığımı,şimdi gülerek hatılıyorum.